Blog

DEPREM VE İNSAN PSİKOLOJİSİ

Deprem sonrası psikolojik reaksiyonlar arasında korku, keder, suçluluk ve öfke gibi güçlü zihinsel ve duygusal durumlara rastlanabilir. Sıklıkla uyku ve odaklanma sorunları ortaya çıkabilmektedir. Bu süreçte yaşananlar zihinde sürekli canlanabilir. İnsanların büyük çoğunluğu, deprem deneyiminden önce çok sarsıcı bir travmayla karşılaşmamış oldukları için, dünyayı güvenli bir yer olarak kabul eder ve yakınlarındaki insanların birdenbire ölebileceği düşüncesini taşımazlar.

Bu güven ve inanç ömür boyunca yavaş yavaş inşa edildiğinden, ortaya çıkan ani değişime aynı hızla uyum gösterebilmek insan psikolojisi için çok zordur. Yaşamın paylaşıldığı insanlara ya da olgulara dair geçmişteki anılarla, depremin yarattığı, kayba dayalı yeni gerçeklik, bilinçte birbiriyle çelişen farklı duygu durumları yaratır. Her koşulda yapılması gereken, ilk yaraların sarılmasından sonra, yaşanan trajedinin kabullenilmesi, yaşamın yeniden anlamlandırılması ve kalınan yerden yaşamsal sorumluluklara devam edilmesidir.

Deprem Travmasına Yaklaşım

İnsanların travmayla başa çıkmalarına yardımcı olacak standart bir yöntem yoktur. Bireyin kişiliğine ve yaşam biçimine uygun, yaşama geçirilebilir nitelikte yöntemler gereklidir. Depremin hemen sonrasında yapılacak psikolojik yardımda kişiye, yaşadıklarını ve duygularını rahatça belirtme olanağı vermek, zihinsel ve bedensel rahatlama ve dinlenmeye olanak sağlamak, ulaşabildiği yakınlarının yardımını istemesi için cesaretlendirmek, travmanın yaratabileceği duygusal sorunlar konusunda aydınlatıcı bilgiler sunmak önemli bir etkendir.

Deprem sürecini yaşayan kişi, konuşmak istemediği takdirde, buna zorlanmamalıdır. Kendisinin arzu ettiği bir zamanda duygu ve deneyimini paylaşabileceğini bildirmek, kişinin rahatlamasını sağlayacaktır. Konuşulduğunda, kişinin yaşadıklarını önemsizleştiren, deneyimini anlatmasına ve yaşamasına izin vermeyen, duyguları bastırmaya teşvik eden yorumlardan kaçınılmalıdır. Travma kişinin yaşamını yeniden düzenleme konusundaki motivasyonunu kırmış olsa da çaba sarf etmenin öneminin kavranması, psikolojik iyileşme açısından önemlidir. Kişi, iyileşmeye çok zor bir yaşam sürecinden geçtiği gerçeğini kabul ederek başlamalıdır. Deprem sonrası keder ve matem kaçınılmaz olabilir. Fakat her travmatik olay gibi yaşanan yeni sürecinde bir süre sonra giderek etkisini kaybetmeye başlayacağı gerçeği olabildiğince göz önünde tutulmalıdır.

 Travma sonra stresin yol açabileceği dikkat ve odaklanma sorunları nedeniyle bireyin kaza yapma olasılığı artmış olabileceğinden motorlu araç kullanma, yemek pişirme veya başka dikkat gereken aktiviteler sırasında çok özenli olunması gerekmektedir. Psikolojik süreçler, beynin beslenmesiyle yakından ilintilidir. Dengeli beslenme, uyuyabilme ve beynin oksijen kaynağını arttırmaya hedefleyen hafif egzersizler, duygu durum düzelmesinde büyük önem taşımaktadır.

Travma etkisiyle sinir sistemi ajite olduğu için, bunu daha da arttıracak olan çay, kahve, kola ve sigara tüketimi sınırlandırılmalıdır. Yaşanan ruhsal sıkıntının bastırılmasında alkol ve uyuşturucu ilaç kullanımı ise, kısa ve uzun vadede yeni sorunlara yol açabileceğinden, bunlardan olabildiğince kaçınılmalıdır. Rahatlatıcı müzik dinleme, nefes egzersizleri ve gevşeme çalışmaları, anksiyete ve depresyonu hafifletmede başvurulabilecek yan etkisiz ve yararlı yöntemlerden birkaçıdır. Günlük yaşamı düzene koyan bir plan yapılması belirsizlik endişesini azaltmasında yardımcı olmaktadır.

Rutin çalışma yaşamına dönülemese bile, günlük aktivitelere başlamak, boşluk duygusunu ve onun yaratacağı kısır düşünce döngüsünü azaltmada yararlıdır. Kendisinden daha zor durumdaki insanlara yardımcı olunması, yardım alan için yaşamı kolaylaştırmanın yanı sıra yardım edene de yararlı olmanın getirdiği rahatlama duygusunu verecek ve yardımcı olacaktır.  Bu süreçte olay anına zihinsel geri dönüşler yaşamak ve uykuda kâbuslar görmek sıkça karşılaşılan durumlar olması ile beraber, zamanla bu bulguların azalması beklenmektedir. Bu yöntemlere rağmen bireyde iki haftayı geçen bir süreden sonra hala çok yoğun korku ve keder yaşıyorsa, günlük yaşama geri dönmekte zorlanıyorsa, kendisine veya etrafa zarar verme riski taşıyorsa profesyonel destek sağlanması gerekmektedir.

Çocuklarda Deprem Psikolojisi

Deprem travmasını yaşayan kişinin yaşı, bu deneyime verilen yanıtı etkileyen faktörlerden birisidir. Çocuklar, yaşam ve mekan kaybı gibi olaylara anlam vermekte, yetişkinlerden daha fazla zorlanırlar. Duygularını anlatmakta ise deneyimsizdirler. Çocuklarda, depreme bağlı psikolojik sıkıntılarla ilgili olarak dikkat edilmesi gereken birçok bulgu vardır. Bunlar arasında, huzursuz ve ajite davranışlar, öfke nöbetleri, uyku sorunları, korkunç rüyalar görme ve ağlayarak uyanma, kaybettiği kişinin hayaletini gördüğünü söyleme, arkadaşlarıyla beraber olma ve oyun isteğinin azalması, bebeksi davranışlar, dikkat bozukluğu, büyüklere aşırı bağımlılık geliştirme, yatak ıslatma, tanısı konulamayan ağrılardan yakınma, kusma, okul başarısında düşme sayılabilir. Bu bulguları tanıyıp, ilgili bir yaklaşımla çocuğa yardımcı olunabilir.

Çocuğa özel zaman yaratıp onunla konuşmak, güven vermek, ortak aktiviteler düzenlemek, günlük yaşamda sorumluluk almasına destek olmak, gereğinden fazla sorumluluk yüklememek, sorunun daha kısa sürede çözümüne katkıda bulunacaktır. İki haftayı geçen ve şiddetli bir tablo halinde devam eden durumlarda, profesyonel destek almak büyük önem taşımaktadır. Çözümlenmemesi halinde travmanın etkisi, çocuğun ilerleyen yıllarda özgüvenini, bilişsel gelişimini, okul başarısını, sağlıklı aile ve arkadaş ilişkisi kurma becerisini olumsuz yönde etkileyebilir. Bazı çocuklarda, ilerleyen süreçte, depresyon, anksiyete ve çeşitli davranış sorunları ortaya çıkabilmektedir.

Tedavi Yöntemleri

Deprem sonrasında çocuklara nasıl yaklaşılacağı çok önemlidir. Çocukları yaşanan olay hakkında bilgilendirmek onlara güven verir. Çocuğun başına gelen felaketi anlamasına yardımcı olunmalıdır. Çocuklar anlamadıkları şeylerden korkarlar. Çocuğa depremin ne olduğunu, nasıl oluştuğunu, çok ender olarak ortaya çıktığını, ama gök gürültüsü, fırtına kadar olağan bir doğa olayı olduğu anlatılmalıdır.

Çocuklar, bu felaketin kendi yaptıkları herhangi bir kabahatle ilişkili olmadığını, bunda suçlu olmadıklarını ve söz konusu bu felaketin kendilerine verilen bir ceza olmadığını çok iyi anlamalıdırlar. Çocuğun ne söylediğini, nasıl söylediğini dikkatle dinlemeli ve sesinin tonu, yüz ifadesi, gözlerindeki ifade, dudaklarındaki ve ellerindeki titreme gibi duygularını yansıtan jestlerine dikkat edilmelidir. Çocuğun söylediklerinin yetişkin tarafından tekrarlanması, yetişkinin kendi duygularını paylaşması çocuğun kendi duygularını tanımasını ve onun duygularını yetişkinin anladığını görmesini sağlayacaktır.

Çocuklarla, yaşanılan hakkında bir şey saklamadan yanlış bilgi vermeden onların anlayabileceği bir dille konuşulmalıdır.  Çocukların sorularına doğru ve basit cevaplar vermek, neler olduğunu ve sonrasında neler yaşayacağını, yaşamında nelerin değişeceğini doğru olarak açıklamak tedavi sürecinden oldukça önemlidir.

Yaşanılan bu ciddi durumun, olduğundan daha hafif bir şekilde ya da abartılarak anlatılmaması bu süreçten en önemli etkenlerdendir. Özellikle uykudan önce çocuklarla birlikte daha fazla zaman geçirilmesi, konuşulması ve eğer imkan varsa çocuğun yattığı yerin karanlık olmaması gereklidir. Bu sayede çocuk iç dünyasında yaşadığı yoğun duyguları boşaltma olanağı bulur. Gün içinde çocuğu oyalayacak ve bedenen yoracak oyunlar oynanması, oyuncaklarıyla veya güvenli ve açık alanlarda oynaması çocuğun kâbuslar görmesini azaltacaktır.

Olanaklar ölçüsünde çocuğun gündelik alışkanlıklarını sürdürmesi sağlanmalıdır. Alışkanlıkların birden ortadan kalkması, özellikle daha büyük çocuklarda kendi başına ciddi bir stres yaratabilir. Yardımlaşma, kararlılık, sabır ve sorunlarla başa çıkma konusunda çaba gösterme gibi davranışlarla, çocuğa örnek olmaya çalışılmalıdır. Çocuğa yapabileceği küçük sorumluluklar vererek kendisinin de yaşanılanları atlatmak için bir şeyler yapmasının desteklenmesi bu sürece yardımcı olacaktır. Deprem gibi bir afet sonrasında çocuklarda gözlenen uyum ya da travma bozuklukları ile baş etmede uzman yardımı almak gerekli ve önemlidir.

.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı
Kapalı