Blog

ŞEMA TERAPİ NEDİR?

 ‘Sevgilimden ayrıldım canım çok yanıyor..’

Şemalar bebeklikten başlayarak gelişir ve yaşam boyu sürerler. Yaşam boyu çevremize uyum sağlamakta kullandığımız tüm düşünsel yapılar şemalara bağlı olarak gelişir. Sevgilimden ayrıldım canım çok yanıyor diyen bir danışan için aklımıza gelen ilk soru neden bazılarının daha çok canının yandığıdır, bu durumda şemalarını fark etmemiz danışanımız için oldukça yardımcıdır.

Erişkin yaşamda her ne kadar değişmez gerçekler olarak algılansalar da şemalar, özellikle çocukluk yıllarında ebeveynler, kardeşler ve akranlarla olan incitici deneyimler sonucu öğrenilirler. Çocuk, yaşantılarından bir şeyler öğrenip gelecek acılardan korunmak için çaba gösterdikçe daha da gelişirler. Örneğin, neden azarlandığını anlamayan bir çocuk daha sonraki azarlardan korunmak için nedenini anlamasa veya bilmese de, kendisini hatalı gibi hissederek başka hata yapmaktan korunmaya çalışabilir. Bu hatalı ve kusurlu hissedebilme konusunda gelişen becerisi, ilerideki yaşamında yaşayacağı tartışmalar veya kendini savunmak zorunda kalacağı durumlarda bir engelleyici olarak çalışacaktır. Aslında şemalar, çocukluk çağlarındaki incitici olayların sonucu olarak oluşur.

Şemalar, kendini-sürdürücü özellikleri nedeniyle değişmeye belirgin direnç gösterirler. Yaşamın erken dönemlerinde geliştikleri için çok tanıdıktırlar ve kullanışları kolaydır. Şemanın tam tersi olaylarla karşılaşılsa bile kişiler ısrarlı bir şekilde şemalarının geçerliliğini korumak için gelen bilgileri çarpıtırlar. Örneğin “Kusurluluk” şeması olan bir yetişkin, kendisine defalarca sevildiği söylense bile kusurlu ve eksik hissetmeye devam edebilir. Şemanın değişimi, temel ruhsal düzenlenmeyi alt üst edebileceği için çeşitli düşünsel ve davranışsal hareketler şemayı güçlendirirler.

Şemalar belirgin olarak işlevselliği bozucudurlar. Kişinin huzur ve çevresi ile olumlu ilişkiler içinde olma, özerklik, keyif alma ve kendisini ifade gibi temel ihtiyaçlarını karşılamasını ve diğerleri ile ilişkide sınırları fark edebilme becerilerini engellerler.

Çocukluk Çağının Temel İhtiyaçları

Şemalar,  çocukluk çağının temel ihtiyaçlarının ileri derecede engellendiği veya aşırı verildiği durumlarda ortaya çıkarlar. Çok fazla korunan ve aşırı ilgi ile büyüyen çocuklar, dış dünyadaki olası durumları daha çok tehdit olarak algılayabilir ve sürekli kendini korumaya çalışabilir. Dünyanın kendisi bu çocuklar /  yetişkinler için oldukça tehlikelidir. Kendisini güvende hissetmek için çocuksa ebeveynine, yetişkinse de yine ebeveynine ya da kendisini yalnız hissetmemek için en yakınında bulduğu kişiye sağlıksız bağlanabilir.

Temel ihtiyaçlar yeterince doyurulmadığında ise, hiçbir şeyi hak etmediğini, sevilmez biri olduğunu düşünebilir. Sistem; eğer annem-babam bana kötü davranıyorsa, ihtiyaçlarımı karşılamıyorsa ben de bir terslik var diye düşünür. Kötü çocuk olduğuna karar verir. Bunun sonucu olarak da diğerleri ile ilişkilerinde de bu rolü benimser; sevgiyi ve değer verilmeyi hak etmeyen kötü çocuktur o artık.

Güvenli Bağlanma

 Bir çocuk, kendisi ile ilgilenen kişilere bağlanabildiği güvenli bir yuvaya ihtiyaç duyar. Bu yuvada bakım veren kişilerin sürekliliği ve tutarlı davranışlar göstermesi gereklidir. Huzurlu ve hoş olmayan sürprizlerin olmadığı bu yuvada büyüyen çocuk öncelikle annesi ve babası olmak üzere, insanlara güven duygusuyla bağlanabilir ve büyüdüğünde başkalarına bağlanırken huzursuzluk duymaz; ayrılma, dışlanma, reddedilme durumlarında yoğun bir acı hissetmez.

Dolayısı ile böyle durumlarda gerçeği değerlendirme yeteneği bozulmadığı için uyum sağlayıcı davranışlar göstererek ya sorunu halleder ya da kendisini dışlayan kişilerin tutumlarını sürdürmesi üzerine, kendinden emin bir şekilde başka bir arkadaş çevresi aramaya koyulur.

Hareket Özgürlüğü

Çocukluk çağının bir diğer ihtiyacı, hareket özgürlüğünün kazanılmasıdır. Burada ana-babanın veya yetiştiren kişilerin yardımı ile çocuk kendi becerilerini ve yeterliliğini fark eder. Ana baba, zamanı geldiğinde, çocuğun kendi becerilerini sınayabileceği durumlar yaratarak veya bu durumlara engel olmayarak, onun gerçek hayatta kendi hareket serbestliğini, becerilerinin yeterliliğini hissetmesine yardımcı olurlar.

Bu şemaları olan kişilerin kendileri ve çevreleri hakkında ayrılma, ayakta kalma, bağımsız çalışma veya başarılı bir iş çıkarma yeteneklerini engelleyen kesin beklentileri vardır. Tipik aile kökeni küçük düşürücü, çocuğun güvenine zarar verici veya aşırı koruyucudur veya çocuğun aile dışında yetkin davranışlarını desteklemekte bir yetersizlik vardır.

Çocuğun aşırı korunduğu, başına gelebilecek kazalardan ve kötülüklerden korumak için işlerin onun adına yapıldığı ailelerde, çocuk kendi kapasitesinin farkına varamayacak ve hayata karşı kendisini ve becerilerini eksik hissedecektir. Ayrıca her sorunu ile aşırı ilgili ailenin varlığında kişi, ilk önce ailesi ile daha sonra eşi veya başka insanlarla iç içe geçerek kendisinin ve kişiliğinin farkında olmadığı bir yaşam sürebilecektir.

Gerçekçi Sınırlar                                                                

Çocuk, 16 yaşına kadar ana babasının kendisine sınırları göstermesine ihtiyaç duyar. Burada, ana baba, çocukta herhangi bir yoksunluk yaratmadan kendi sınırlarını anlamasında ve engellenmeye karşı tolerans geliştirmesinde yardımcı olurlar.

Sınırların net olmadığı aileler, tipik olarak aşırı hoşgörülü, aşırı düşkün, yönlendirmenin çok az olduğu veya sorumluluk alma, işbirliği gösterme ve amaç saptama ile ilgili olarak uygun terbiyenin verilmediği; disiplin ve sınırlar yerine üstünlük hissinin verildiği ailelerdir. Bazen çocuğun, sıkıntının normal seviyelerini bile kaldırmaya zorlanmadığı veya uygun yönlendirme veya rehberlik yapılmadığı durumlarda da görülür.

 

İçtenlik ve Oyun

Çocuk, hata yapmaktan korkmadan içinden geldiği gibi davranması konusunda iyi yönlendirildiğinde, hayatın sadece kendini kasarak başarıya ulaşmak olmadığını anlar ve iş ile eğlenme arasında dengelemeyi zorlanmadan yapar, hatalara karşı katı bir tutum takınmaz, duygularını başkalarına rahatça açabilir ve hayata karşı iyimser bir bakışı olur. Bu ortamın sağlanamadığı, kendilerinden ve çocuktan beklentileri yüksek olan ailelerde eleştiriden kaçınmak için kişinin davranışa ve performansa ilişkin çok yüksek seviyelere ulaşması gerektiğine dair bir inanç vardır ve bu çocuğa da geçer. Tipik olarak, dinlenebilmekte[l1] [l2]  [l3] güçlük, kişinin kendisine ve diğerlerine aşırı eleştirel yaklaşımları ile sonuçlanır. Haz almada, gevşemede, sağlık, kendine güven, başarı hissinde veya tatminkâr ilişki kurmada belirgin bozulmaları içerir.

Bu kişiler yetişkin olduklarında, kendilerine verilen sorumluluklar konusunda aşırı hassas davranırlar, görev insanı gibidirler. Her zaman çok çalışırlar, işkoliktirler.

 

Gereksinim ve Duyguların İfade Özgürlüğü

Çocuğa duygu ve gereksinimlerinin geçerli olduğunun ve bunları ifade etmesinin doğal hakkı olduğunun öğretilmesi gerekir. Çocuk, her insan gibi, evrensel gereksinimlerinin ne olduğunu öğrenir ve ileriki yaşamında bunları ister ve edinirken herhangi bir bencillik hissi ile utanç duymaz veya kendini ifade ettiğinde karşı taraftan bir misilleme veya olumsuz bir karşılık beklemez. Bu temel gereksinimin karşılanamadığı durumlarda, kendi ihtiyaçlarına rağmen sevgi ve onaylanma [l4] almak, ilişkinin sürmesi, karşı tepkiden kaçınmak veya başkalarının acısını hafifletmek için, başkalarının istekleri, duyguları ve tepkileri üzerinde aşırı bir odaklanma vardır.

 Bu şemaları olan kişiler genellikle kendi öfkelerinin ve doğal isteklerinin farkında olmazlar ve bunları bastırırlar. Diğer insanların ne hissettiği ya da hissedeceği ile çok fazla meşguldürler. Diğerlerinin düşüncelerine göre yaşamlarını yönlendirirler.

Neden Şema Terapi?

Şema Terapi yaklaşımı ilk olarak 1980’lerde Jeffrey Young ve arkadaşları tarafından geliştirilmiş bir psikoterapi türüdür. Psikanalitik terapilerden sonra Bilişsel davranışçı terapi yaklaşımı ile terapi alanında hızlı gelişmeler söz konusu olmuştur. Bilişsel davranışçı terapiler verilere dayalı olması ve güncel bilgiler üzerinden çalışmayı olanaklı kılar. Bilişsel davranışçı terapinin birçok alanda işlevsel olmakla beraber, kişilik problemlerinde yetersiz kaldığı görülmektedir. Şema terapi, psikanalizde olduğu gibi çocukluk deneyimlerini, kişinin ilişki kurma biçimini çalışabilme olanağı sağlamaktadır. Gestalt ve psikodrama gibi  tekniklerinde kullanıldığı bir yöntemdir aynı zamanda.

Kişinin genel olarak ortaya çıkan semptomun altında neyin yattığını anlamamızı sağlar, özellikle tekrar eden kronik ilişki problemlerde etkilidir. Duygusal yoksunluk şemasında olduğu gibi, bu şemaya sahip olan kişiler bu şemalarını aktive edecek kişiler ile birlikte olmayı tercih ederler. Kendilerini sevmeyecek, terk edebilecek kişileri seçerler ilişkilerinde.

Sonuç olarak da kendini gerçekleşen kehanet bir döngü haline gelebilir. Kişi inandığı / tanıdık bulduğu şemaya her seferinde teslim olur. Bu alanda farkındalık kazanması -şemalarını tanıyor olması- baş edebilmesi için önemli bir adımdır.

Kaynak           :Young J., Klosko J.S. (1994). Reinventing your life. New York: Plume.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı
Kapalı